"TUZ " ŞİMDİ BANA, HANİ NERDE YARALARIN DEMEYİN. HANGİ YARAM NEREMDE BİLEMİYORUM. AMA SİZ, İLLEDE BİLMEK İSTİYORSANIZ, O ZAMAN ALINDA, ÜSTÜME,BİR TUTAM TUZ EKLEYİN...
 
KAYİPYANLARİMİZ
"GÜL CEYHAN"  
  ANA SAYFA
  E-DEVLET LİNKLERİ
  HABER SAYFASI
  RADYO VE TV
  GÜZEL YAZILAR
  KADIN HABER
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  CHAT SAYFASI
  FIKRA SERVİSİ
  ŞİİR
  Anket
  Galeri
  MP3 PLAYER
  istatistikler
  FORUM
KADIN HABER

Seni Ben Yüreğimle Yaptım Kadınım
Ben seni,kendi ellerimle yaptım kadınım 
Su
Toprak 
  Ve ateşten... 

Yüzünü yaptım
Kendi yüzümü yapıştırdım...ay parçası
Güneş yanığı yüzümü...

İki tane göz koydum
Kara kara,zeytin tanesi
Kendi içine ağlayan
Dışına gülen...

Kıvrımlarında güller açan,
Kırmızı dudak kondurdum...
Dolgun
Öpülesi
Zaman zaman öpmeli...

Sonra akıl doldurdum içine
Düşünülesi
Düşünselli insaları
İllada çocukları... illada çocukları...

Ayak yaptım,kol
El yaptım öpülesi
Yardım sever
Sıcacık...
Karadenizde,takada,
Elleri üşüyen çocukları ısıtan, elleri...

Düş kondurdum
Sonra akıl uçlarına...
Kaktüsü bol alan bozkırlar...
Kıl çadırda büyüyen sevdalı kızın düşlerini
Okuyan,kalem tutan
Seven,ölümüne seven
Ayrılan,ölümüne ayrılan... sevdalı düşleri...

Pamuk işçilerinin yanık alınlarını
Pamuk kokan ağızlarını çocukların...
Egede, tütün işçilerinin tedirginliğinin, çırpınmasını
Doğuda, koyun'unu kurda kaptıran, çobanın korku dolu düşünü koydum...

Ve sona sakladım en güzelini
Olmazsa olmazı...
Bir çift yürek koydum içine
İçi insan
İçi umut kırpıntısı
Hüzünlü
Ve hep ezik...

İşte kadınım...
Ben yüreğimle oynadım,Yüreğim seninle...

Kusuruma da bakma
Seni ben kanayan yüreğimle yarattım...
Ondandır ağlamaların,
On-dan-dır bu ezikliğin
Bu, tarumar halin...

--------------Seni Ben...
 
Bahtiyar Arslan





Duygusal Hafıza, Kadınlarda Daha Güçlü

Kadınların duygusal hafızalarının, erkeklerinkinden daha iyi olduğu bildirildi.



Amerikalı bilim adamlarının 24 kadın ve erkek üzerinde yaptığı araştırma, kadınların, kendilerine bir kez gösterilen duygusal içerikli ve sıradan fotoğrafları 3 hafta sonra erkeklerden yüzde 15 oranında daha iyi hatırladığını ortaya koydu.

Araştırmanın yazarı New York Stony Brook Üniversitesi`nden yardımcı profesör Turhan Canlı, fotoğrafları duygu derecesine göre 3 kategoriye ayıran erkeklerin sıradan fotoğraflardaki silah imgesini tarafsızlıkla hatırladığını, ancak kadınların bu imgeye çok olumsuz tepki gösterdiğini söyledi.

Canlı, ceset, mezar, ağlayan insanlar ve kirli tuvaletler gibi sahnelerin yer aldığı fotoğrafların da kadınlarda aşırı duygusal tepkiye yol açtığını kaydetti. 

***********************************
Hoş Kokular, Kadınların Acısını Hafifletiyor

Hoş kokular, özellikle kadınlarda acıyı gideriyor. Kanada`daki Quebec Üniversitesi`nden Dr. Serge Marchand ve Dr. Pierre Arsenault, kadınlarla erkeklerin güzel kokular aldıklarında kendilerini daha iyi hissederken, kötü kokulara maruz kalınca ruhsal durumlarının bozulduğunu saptadılar.

20 kadın ve 20 erkekle yapılan araştırma, kadınların güzel koku aldıklarında kendini iyi hissetmesinin yanı sıra hoş kokuların, acılarını azalttığını da ortaya koydu. Araştırmada, ellerini çok sıcak suya sokan kadınlar hoş koku alırken acıyı daha az hissettiklerini, kötü kokuda ise ağrılarının arttığını belirttiler. Ancak bilim adamları, kokunun erkeklerin acısını etkilemediğini saptadı. 

**********************************
Artık Erkeğe İhtiyaç Yok

Avrupalı bilim adamları, laboratuvar ortamında kök hücreden elde edilen bir spermden bir yavru fare dünyaya getirmeyi başardı. Yavru farenin doğum sonrası solunum sorunları çektiği görüldü. Tedavinin insanlarda beş yıl içinde deneneceği belirtiliyor.

Bilim adamları kök hücresinden elde edilen bir spermle yavru dünyaya getirmeyi başardı. Üreme tarihinde bir ilk olan bu gelişmenin, özellikle erkek nedeniyle bebek sorunu yaşayan eşler için çok önemli olduğu belirtiliyor. İngiltere deki Newcastle Üniversitesi profesörlerinden Karim Nayernia ile Göttingen Üniversitesi araştırmacılarının yürüttükleri çalışmada, birkaç günlük bir fare embriyonundan kök hücreleri alındı. Laboratuarda büyümeye bırakılan hücreler bir süre sonra sperm hücresine dönüştü. Sperm hücreleri, yetişkin sperm hücresine dönüştürüldü.

Ardından da bu hücrelerle, dişi fare yumurtaları döllendi. Döllenen yumurtalar, başarılı bir operasyonla farelerin içine yerleştirildi ve altısı yetişkin olana kadar büyüyen yedi fare yavrusu elde edildi. Tedavinin insanlar üzerinde uygulanmasının en az 5 yılı bulabileceği belirtiliyor. 
**********************************

Annelik Kadınların Beynini Değiştiriyor ..

Annelik, kadınların beyinlerini değiştiriyor
Üreme ve doğum sonucunda, dişi memelinin beyninde, davranışlarını ve yeteneklerini geliştiren bir değişim yaşanıyor. Annelik davranışları aslında evrimde dişinin başarı şansını artırıyor. 40 yaşından sonra anne olanların, uzun yaşama şansı daha çok.

Anne olarak doğulmaz, anne olunur. İnsanlardan farelere ve maymunlara kadar dişi memeliler, hamilelikleri döneminde ve anneliklerinin başlangıcında temel yapısal değişimlerle karşı karşıya kalıyor.

Daha önce yalnızca kendi gereksinimlerine ve yaşamına yönelik olarak gelişen dişinin organizması, hamilelikle birlikte kendi yavrusunun bakımı ve ihtiyaçları doğrultusunda gelişim gösteriyor.

Yeni araştırmalar hamilelik, doğum ve emzirme döneminde son derece yoğun olarak yaşanan hormonal dalgalanmaların dişinin beyin yapısını değiştirdiğini, bazı bölgelerde nöronların büyüklüğünü değiştirdiğini ve diğer bölgelerdeki nöronları da yapısal değişimlere uğrattığını ortaya koyuyor.

Bazı bölgeler yuva yapmak, yavrularını temizlemek, onları daha büyüklerden korumak için düzenlenirken, düşünce, kontrol hafızası, öğrenme, korku ve strese karşı korunma gibi bazı bölgeler de yeniden yapılandırılıyor.

Hamilelik hormonu ve çocuk arzusu

Hormonların beyinde yol açtığı değişim yalnız annenin yavrusunu korumasına ve bakımına yönelik değil, aynı zamanda anneye yavrusuna daha iyi yaşam koşulları sağlayabilmesi için yeni yetenekler de kazandırıyor. Hatta beyindeki bu yeni donanımlar anne fare yaşlanana kadar sürüyor. Bütün araştırmalar yalnızca dişi fareler üzerinde yapılsa da, insanda da aynı özelliklerin söz konusu olduğu üzerinde duruluyor.

Memelilerin büyük çoğunluğunda annelik davranışları beynin aynı bölgeleri tarafından kontrol ediliyor.

50 yıl kadar önce bilim dünyası şunu keşfetti: Hamilelik hormonları, dişinin yavrusu için duyduğu arzuyu körüklüyor. 1940’larda Yale Üniversitesi’nden Frank A. Beach, dişi üreme hormonları olan östrojen ve progesteronun farelerde, hamsterlarda, kedilerde ve köpeklerde kızgınlık ve cinsellik gibi tepkileri düzenlediğini keşfetti.

Bunun ardından, Rutgers Üniversitesi’nde Hayvan Davranışları Enstitüsü’nden Daniel Lehrman ve Jay Rosenblatt, aynı hormonların farelerde annelik davranışları için de gerekli olduğunu ortaya koydu.

1984 yılında Robert Bridges, hamilelik döneminde östrojen ve progesteron salgılanmasının arttığını belirledi. Aslında, hormonlar kadar sinir sistemini etkileyen diğer kimyasalların da annelik davranışları üzerinde etkisi var. Örneğin, beynin hipotalamus bölgesinde üretilen ve acıyı dindirici özelliği olan endorfin salgılanması, hamilelik döneminde özellikle de doğumun hemen öncesinde artıyor.

Geç anne olanlar geç yaşlanıyor

Massachusetts Medical School’dan Craig Ferris, manyetik rezonanslı (MRI) görüntüleme tekniklerinden yararlandı ve anne farelerin beyinsel aktivitelerindeki değişimleri belirledi. Buna göre, süt veren annelerin beyinlerinde ödüllendirme ile ilişkili bölümde hareket daha da hızlanıyor. Bilim dünyasına göre bunun yorumu şu: Annenin bebeğini emzirmesine karşılık anneye verilen bir ödül, bir nimet!..

Güney Carolina Tıp Fakültesi’nden Jeffrey Lorberbaum, yine MRI tekniğini kullanarak, bebeklerinin ağlamasını duyan annelerin beyinlerini inceledi. Kadınların beyinlerindeki aktivite, farelerin beyinlerindeki aktivitenin aynısı oldu. Hipotalamus’un aynı bölgesi ve prefrontal ve orbifrontal bölgeler aydınlandı.

Anneler üzerinde yapılan araştırmalar, başka ilginç bulguları da ortaya çıkardı. Örneğin 40 yaş ve üzerinde hamile kalan ve çocuk doğuran annelerin, daha küçük yaşlarda hamilelik geçiren kadınlara kıyasla, uzun yaşama şansları daha yüksek. Bilim dünyası, bu bulguyu, 40’larında anne olan kadınların daha yavaş bir hızda yaşlanmalarına bağlıyor.

Baba beyinleri ne durumda?

Peki ya çocuk sahibi olmak, babaların beyinlerini nasıl etkiliyor? Kadınlarda olduğu gibi onlarda da bir değişim meydana geliyor mu? Yavrularına bakan babalar, bu durumdan dolayı beyinsel açıdan kazançlı çıkıyor mu? Bilim dünyası, elbette babaların durumunu da araştırıyor. Bunu için, küçük bir Brezilya maymun türü olan marmoset’ler inceleniyor. Marmosetler, monogam bir yaşam sürüyor ve yavrularının bakımını erkek ve dişi birlikte üstleniyor. Bugüne kadar elde edilen bulgular şunu gösterdi: Baba marmoset, yiyecek bulma konusunda, baba olmayan erkek bir marmosetten daha başarılı.

Her yere yetişen mucize kadının sırrı da annelik mi?

Nasıl oluyor da, anneler aynı anda birkaç işi birden yapabiliyor? Kadının annelikle birlikte kazandığı o geleneksel hünerin sırrı ne? Bilim dünyası, bir yandan da bunu çözmeye çalışıyor. Belki de anne beyninde meydana gelen değişimler, kadına, ortaya çıkan bir dizi yeni isteği karşılamada o hassas dengeyi kurduruyor: Çocuk bakımı, çalışma yaşamı, sosyal aktiviteler, ev işleri.... Doğrusu, bilim henüz bu sorunun yanıtını bilmiyor. Ancak araştırmalar gösteriyor ki, beynin yapısı ve aktiviteleri gerektiğinde değişebiliyor. Regensburg Üniversitesi’nden Arne May ve meslektaşları, havaya 3 topu atıp düşmeden tutmasını öğrenen kadın beyinlerinde, algılama ile ilgili bölgenin değişim gösterdiğini belirlediler. 
***********************************
Aile İçinde Olumlu İletişim Nasıl Olmalı?

Anne-baba ve çocuk arasındaki olumlu iletişim ailenin mutluluğunu artırır. Ayrıca çocuğun bu iletişim tarzını model alarak hayatı boyunca sağlıklı sosyal ilişkiler kurmasına yardımcı olur ve kendini ifade yeteneği ile özgüvenini güçlendirir.

İletişim, iki yaşındaki çocuk için de, ergenlik çağındaki çocuk için de hem özsaygının hem de karşılıklı saygının anahtarıdır. Anne/baba ve çocuk arasındaki olumlu iletişimin temel ilkeleri şunlardır:

Çocuğunuzun kendisiyle ilgilendiğinizi, ihtiyacı olduğunda yardım edeceğinizi bilmesini sağlayın.
Çocuğunuz sizinle konuşmak istediğinde televizyonu kapatın veya gazeteyi elinizden bırakın.
Çocuğunuz size önemli birşey söylemeye çalışırken telefon görüşmesi yapmaktan kaçının.
Başka insanların özellikle dahil olması gerekmediği sürece, konuşmalarınızı özel tutun. Çocuğunuzla aranızdaki en iyi iletişim etrafta başka insanlar yokken gerçekleşir.
Çocuğunuzu başka insanların önünde utandırmak veya güç duruma düşürmek sadece içerleme ve düşmanlık duyguları hissetmesine neden olur, iyi bir iletişime değil.
Çocuğunuzun tepesinden konuşmayın. Konuşurken fiziksel olarak çocuğunuzun düzeyine inin.
Çocuğunuzun bir davranışı ya da bir olay nedeniyle çok sinirliyseniz, objektif davranamayacağınız için, yeniden sakinleşene kadar iletişim kurmaya çalışmayın. Beklemek, yatışmak ve çocukla daha sonra konuşmak en iyisidir.
Çok yorgunsanız aktif bir dinleyici olabilmek için daha fazla çaba harcamanız gerekecektir. Gerçek bir aktif dinleme kolay iş değildir ve bedeniniz ve zihniniz yorgunken daha da zorlaşacaktır.
Dikkatle ve nazik bir şekilde dinleyin. Çocuğunuz birşey anlatmaya çalışırken sözünü kesmeyin. Çocuğunuza arkadaşlarınıza gösterdiğiniz nezaketi gösterin.
Olayların nedenini sormayın, ne olduğunu sorun.
Çocuğun anlatmaya çalıştığı durum hakkında önceden bilgi sahibiyseniz, bunları çocuğunuzla paylaşın.
"Senin için neyin iyi olduğunu ben biliyorum", "sadece dediğimi yap, sorun çözümlenecektir" ya da "ben sözümü bitireyim sen de konuşacaksın" gibi cümleleri, telkinlerde bulunmayı ve ahlaki açılardan kınamayı en az düzeyde tutun. Bunlar açık iletişim kurma ve bu açıklığı devam ettirmeye yardımcı olmayacaktır.
Aptal, budala, tembel gibi aşağılayıcı sözler kullanmayın.
Çözüme yönelik somut adımlar geliştirmesi için çocuğa yardımcı olun.
Çocuğu yaptığı veya yapmadığı şeylerden dolayı değil, kendisi olduğu için kabul ettiğinizi gösterin.
Çocuğun açık iletişimi sürdürmesini destekleyin. Bunu, çocuğu olduğu gibi kabul ederek ve gösterdiği iletişim çabalarını takdir ederek sağlayabilirsiniz. 
***********************************
Anne Adaylarının Folik Asit Önerisi

Anne olmak isteyen kadınların, gebeliğe hazırlık döneminden hamileliklerinin 12. haftasına kadar her gün 0,4 mg folik asit almaları bebeğin omurga ve omurilik sorunlarıyla doğma riskini yüzde 70 oranında düşürüyor.

Sağlıklı bir bebek dünyaya getirmenin bazı özveriler gerektirdiğini kaydeden Türk Jinekoloji Derneği Başkanı ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Tıraş, anne adaylarına dikkat etmeleri gereken konularda uyarılarda bulundu.

Türk Jinekoloji Derneği Başkanı ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Tıraş, kadınların, hayatlarındaki en önemli evrelerden biri olan hamilelik döneminde belirli davranış kalıplarını geliştirmeleri ve bazı alışkınlarına sınırlamalar getirmeleri gerektiğini söyledi.

Anne adaylarının sağlıklarına büyük özen göstermelerini isteyen Tıraş,Gebelik süresince, anne adayının bir sağlık personeli tarafından düzenli olarak izlenmesi, anne ve doğacak bebeğinin yaşamını olumsuz yönde etkileyebilecek sorunlar için önlem alınmasını sağlar dedi.

Düzenli hekim kontrolü şart

Tıraş, hamilelik süresince düzenli olarak yapılan hekim kontrolüyle anne ve bebekte ortaya çıkabilecek kansızlık, bebeğin annekarnında oksijensiz kalması, erken doğum, gebelik zehirlenmesi ve düşük doğum ağırlıklı bebek riski gibi anneyi ve bebeği etkileyebilecek olumsuzlukların önceden fark edilerek önlenebileceğini belirtti.

Sağlıklı bir bebek dünyaya getirmenin bazı özveriler gerektirdiğini kaydeden Tıraş, anne adaylarına şu önerilerde bulundu:Hamileyken hangi nedenle olursa olsun, herhangi bir ilaç almadan önce mutlaka doktorunuza danışın. Alacağınız ilacın sizin ve bebeğinizin üzerinde olumsuz etkisi olmadığından emin olmalısınız.

Kendinizin ve bebeğinizin sağlığı için hamilelik öncesinde fizik kondisyonunuzu en iyi düzeye getirmeniz şarttır. Hamilelik süresince düzenli ve hafif egzersiz yapmalınız. Egzersiz yaparken herhangi bir kramp veya kanama geçirirseniz, hemen son verin. Alkol ve sigaradan uzak durun. İçki ve sigara bebeğinize ciddi zararlar verebilir. Yeterince vitamin ve mineral almak için bol bol taze sebze ve meyve tüketin, süt için.

Bebeğin ihtiyaci olan besinleri alın

Prof. Dr. Tıraş, gebelik döneminde enerji ve besin öğeleri gereksinimi arttığına dikkati çekerek, bu ihtiyaç karşılanmadığı takdirde bebeğin büyüme ve gelişmesi için gereksinim duyulan besin öğelerinin, annenin kendi dokularından sağlandığını, sonucunda da annede çeşitli hastalıklar ortaya çıktığını ve enfeksiyonlara karşı direncin azaldığını kaydetti.

Bebek sahibi olmak isteyen kadınların gebeliğe hazırlık döneminden hamileliklerinin 12. haftasına kadar her gün 0,4 mg folik asit almaları tavsiyesinde bulunan Prof. Dr. Tıraş, folik asitin, bebeğin omurga ve omurilik sorunlarıyla doğma riskini yüzde 70 oranında düşüreceğini söyledi. Bülent Tıraş, folik asitin, yeşil yapraklı sebzelerde, esmer ekmekte ve tahıllarda bulunduğunu bildirdi.

Kizamıkçık aşısını kontrol ettirin

Anne adaylarının gebelik döneminde Kızamıkçık aşısı olup olmadıklarını mutlaka doktorlarına kontrol ettirmeleri gerektiğini vurgulayan Bülent Tıraş, şu uyarılarda bulundu:
Hamilelik sırasında kızamıkçık (Rubella) virüsüne yakalanırsanızçocuğunuzun sağır, kör veya akli melekeleri eksik doğma ihtimali yükselir. Eğer daha önce kızamıkçık aşısı olmadıysanız, doktorunuz bu aşıyı mutlaka yapacaktır. Aşınızı yeni olduysanız, hamile kalmak için hiç değilse üç ay geçmesini beklemelisiniz.

Hepatit B enfeksiyonu ülkemizde yaygın olduğu için, anne adayları hamilelikleri öncesinde hepatit antijenlerini kontrol ettirmeli, negatifseler aşı olmalılar. Toksoplazma; beyin hasarlarına yol açarak cenini ciddi biçimde etkileyebilecek, anne karnında ölüme yol açabilecek bu enfeksiyon türügenellikle kedi ve benzeri evcil hayvanların dışkısından, tükürük ve benzeri salgılarından bulaşır. Bu nedenle, eğer evcil hayvan besliyorsanız, pisliklerini temizlerken mutlaka eldiven takmalısınız
***********************************
Evler Savaş Alanı: Kadınlar Kurban

Son dört yılda kadınlara uygulanan şiddetin bilançosu, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM) tarafından çıkarıldı.

Kadın ve çocuk şiddet mağduru

İstatistiklere göre 5 bin kişi tecavüz mağduru, dayak 2003’te tavan yaptı ve 6 bin 500 kişi de ağır cezalık...

Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM) son dört yılda kadına uygulanan şiddetin bilançosunu çıkardı. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı verilerine göre, 2001-2004 yıllarında tecavüz mağduru sayısı 5 bin kişiyi geçiyor.

İstatistikler bu dönemde 4 bin 957 tecavüz, 3 bin 616 da tecavüz girişimi olayı yaşandığını gösteriyor. Geleneksel değer yargıları ve dışlanma gibi nedenlerle, bu tür olayların birçok kişi tarafından gizli tutulduğu da dikkate alındığında sayının daha da artacağı belirtiliyor.
Şiddetin ilk sırasında ise dayak ve kız kaçırma yer alıyor. Veriler en fazla dayak olayının 2003’te olduğunu gösteriyor. 2003’te 6 bin 543 olan mağdur sayısı, 2004’ün sadece ilk sekiz ayında 5 bin 214’e ulaşıyor. Son dört yılın ‘aile efradına kötü muamele’ olay toplamı ise 24 bin 98 olarak karşımıza çıkıyor.

526 bin şiddet suçu

Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, CHP Ankara Milletvekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu’na verdiği yanıtta bu istatistiklerden yararlandı. Bu verilere göre aynı dönemde ülke genelinde, 526 bin 283 şiddet içerikli suç tespit edildi. Bu olaylarda mağdur olan kadın sayısı ise 147 bin 784 olarak belirlendi.

Genel Müdürlük tarafından yapılan çalışmada, dava sayısındaki artış da dikkat çekiyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele konusundaki en önemli düzenleme olan Ailenin Korunmasına Dair Kanun’un 1998 yılında çıkarılmasından bu yana, şiddet davaları yüzde 600 arttı. 1998 yılında 833 olan dava sayısı 2003’te 6 bin 147’ye ulaştı. Aynı yıl 6 bin 542 kişi ağır cezalık oldu.

Kavgasız ev oranı yüzde 14

Önergeye verilen yanıtta, Türkiye’de ülke genelini kapsayacak şiddet profilini ortaya koyacak nitelikte bir araştırma yapılamadığından, kadına yönelik şiddet olgusunun boyutları ve özelliklerinin bilinmediğine vurgu yapıldı. Aile içi şiddetin sebep ve sonuçlarına yönelik son araştırmanın ise 1994 yılında yapıldığı ifade edilen yanıta, bu araştırma sonuçlarından da hatırlatmalar eklendi.

Buna göre hanelerin sadece yüzde 14’ünde kavga olmuyor. Kadınların yüzde 29.6’sı yaşanılan gerginlik sonucu dayak yediğini belirtiyor. Ancak şiddete maruz kalanların yüzde 57’si evi terk etme ya da boşanma ihtimalini düşünmüyor. Çocukların ise yüzde 46’sı fiziksel şiddete uğruyor.

İşin en ilginç yanını ise Hacettepe Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırma ortaya koyuyor. Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından 2003’te yapılan bu araştırma, evli kadınların yarısının ‘kadın hak ettiyse erkek dövebilir’ düşüncesini taşıdığını ortaya koyuyor.

Sığınma evleri boş kaldı

Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, İzmir’deki evinde tecavüze uğradıktan sonra işini kaybeden B.S. ile gündeme gelen cinsel istismara uğrayan kadına toplumun aldığı dışlayıcı tavır, sığınma evleri ve diğer birçok konuyla ilgili sorularımıza yanıt verdi:

Tecavüz ruha da darbe

Yeni TCK’da kadının bedenine karşı işlenen suçların topluma karşı işlenen suçlar olmaktan çıkarılıp bireye karşı işlenen suçlar kapsamında yer alması çok önemli. Tecavüz sadece kadınların bedenlerine değil ruhlarına da darbedir. Toplum olarak onun yaralarını sarmak, onu şefkatle kucaklamak zorundayız.

Belediyelerin sığınma evi açma yükümlülüğü var ve açıyorlar da. Ciddi bir ilerleme var. Belediyeler bu konuda çok iyi çalışıyor. Ama şu ana kadar açılışında bulunduğum evlerin çoğu boş.

Her hafta 15 milyon erkeğe ulaşma imkanı olan tek kurum Diyanet İşleri Başkanlığı. Dolayısıyla, Diyanet’ten aile içi şiddetin önlenmesi yönünde bir destek istedik. Ayrıca, Aile Araştırma Kurumu da aile içi sorunların giderilmesi ve şiddetin önlemesi konusunda bir eğitim planlaması içerisinde. 
**********************************
Hatasız aşk olur mu?
Neden yanlış insanlara aşık oluruz?


Yanlış insanlara aşık oluyoruz çünkü kafamızın içinde "doğru insan" diye bir kavram var. Zihnimizde belli ölçülerden, daha doğrusu kalıplardan meydana gelen bir şema oluşturuyoruz. Durmadan hayatımızın erkeğini arıyoruz ve onu bulma konusunda oldukça sabırsız davranıyoruz. Ayrıca kabul edin ki, aşk söz konusu olduğunda yasakların ve engellerin ayrı bir çekiciliği oluyor. İmkansızlık aşka bambaşka bir lezzet katıyor. Biz de aslında içten içe bu imkansızlığı yaşamaktan hoşlanıyor, bunun içimizdeki tutkuyu arttırmasına göz yumuyor bir yandan da bir türlü düzenli ve uzun bir ilişki kuramamanın acısını çekiyoruz.

Aşkla seks neden birbirine karışıyor?

Çünkü seksin hayatımızda çok önemli bir yeri var. Ama cinsel dürtülerimizi sürekli baskı altında tutmak zorunda olduğumuz için bu dürtüleri aşk kisvesi altında ortaya koyuyor, hem kendimizi, hem de çevremizdekileri kandırıyoruz. Oysa seks, özünde bedensel boşalma ihtiyacından kaynaklanan ve cinsel organlarda şekillenen bir içgüdü... Aşk ise tamamen duygusal boyutta biçimlenen ve genişleyen bir duygu... 
********************************
Aşk, fedakarlık mı demek?

Kesinlikle hayır. Bir tarafın diğeri için kendini hiçe sayması aşk değildir. Aşk iki kişilik bir egoizm ve aslında insanın tamamen kendi egosunu tatmin etmek, ruhunu doyurmak, kalp çiçeğinin suyunu vermek için yaşamaya ihtiyaç duyduğu bir süreç. Fakat bu egoizmi olumsuz anlamda ele almamak gerek. Birbirine aşık olan iki insanın ilişkileri bir yönüyle dünyanın geri kalanına kapalıdır. Onların kendilerine özgü bir dilleri, bir iletişim biçimleri, bazen etraflarındaki hiç kimsenin, en yakınlarının bile içine giremediği bir dünyaları vardır. Aşkın egoist yanı, sıradan bir bencillikten çok bir kabuğuna çekilmişlikten ve mahremiyetten kaynaklanır. Ancak bir tarafın kendini parçalaması ve diğerinin bundan faydalanması aşkın değil, tek yönlü bir bağımlılığın işaretidir.

Aşk filmlerinin hayatımızdaki önemi nedir?

Özellikle biz kadınların zaafı sayılabilecek bu filmler, aşkı daha iyi algılamak üzere gözümüzü açmamızı sağlar, içimizdeki yoğun duyguya karşı olan güvenimizi arttırır. Aşk filmlerine çok meraklıyız çünkü bizi zaman zaman ümitsizliğe, kuruntulara, endişelere, korkulara, acı çekmeye ve yenilgiye sürükleyen bu hissin bir anlamı olduğunu tekrar tekrar görmemiz gerek. Beyazperdede bu duygu her zaman daha basit görünür ve bu basitlik bizi içine girdiğimiz açmazlardan biraz olsun çıkarır.

Aşkın tehlikeye girdiği zamanlar var mı?

İlişkiye üçüncü bir kişinin girmesi -ki bunun mutlaka başka bir kadın ya da erkek olması gerekmez- aşkı en çok tehlikeye sokan durumdur. Bunun en güzel örneği çocuk sahibi olmak... Aşkın var oluşuna katkıda bulunan o özgürlük duygusu bir anda biter ve çiftin üzerine artık bir aile olmanın sorumlulukları yığılır. Eğer birbirine aşık olan iki insan ilişkileri süresince zor durumlarla başa çıkmayı öğrenememişler, kendilerini bu konuda geliştirememişlerse, bu yeni yaşam biçimi onları birbirlerini kırmaya iter ve aşklarının tartışmalar, gerginlikler, yıpranmalar, sinir krizleri ve isyanlar arasında yitip gitmesine neden olur.

Sadakat önemli mi?

Erkekler için evet... Bir erkek birlikte olduğu kadını çok sevip yine de aldatabilir, çoğunlukla da cinsellikten kaynaklanan sebeplerle... Kadınlar aldatma olayına farklı amaçlarla, planlı programlı girerler. Çoğunlukla da bunu birlikte oldukları erkekten intikam almak için yaparlar. Kadının içinde sadakat duygusuna yer olmayan bir aşk yaşaması, çok daha düşük bir ihtimaldir.

Aşkın ne kadar yakınlığa ihtiyacı var?

Birbirini tek bir bakışla anlayacak kadar yakın ve bir birey olarak var olmaya devam edebilecek kadar uzak... Aradaki sınır oldukça incedir ve pek çok çift bu sınırı tutturmayı beceremez. Ya ilişkileri yeterince derin değildir ya da tam tersine artık birleşip tek bir varlık haline gelmiş, kişiliklerini kaybetmişlerdir. Oysa aradaki mesafenin doğru tayin edilmesi durumunda aşkın ömrü çok daha uzun olur.

Aşkla ilgili en büyük yanılgılar neler?

Çoğumuz onu avucumuzun içine alıp kontrol edebileceğimizi, isteklerimiz doğrultusunda yönlendirebileceğimizi ve istediğimiz zaman atabileceğimizi sanırız. Çok beğenme, hoşlanma ve etkilenme gibi duygularımızı hemen aşkla karıştırırız. En büyük yanılgılarımızdan biri ise şudur: Hayatımızın bazı dönemlerinde şefkate, ilgiye, sıcak bir dokunuşa o kadar büyük bir özlem duyarız ki, karşımıza çıkan ilk erkeğe aşık olduğumuzu sanırız. Aslında içimizdeki his sevmekten çok, sevmeyi sevmektir.

"Midede uçuşan kelebeklerin" biyolojik açıklaması yapılabilir mi?

Hem de kolayca... Aşık olduğumuz sürece kanımızda phenyiethylamin yani aşk hormonu vardır. Ancak zaman içinde bu hormonun seviyesi düşer, ilişkinin ileri aşamalarında aşk, kimyasal etkisini kaybeder ve midede uçuşan kelebekler bir sonraki aşka kadar tarihe karışır. Ancak eğer bu ilk heyecanın yerine karşılıklı güven, şefkat, anlayış, saygı ve dostluktan oluşan bir karışım koyabilmişsek, aşk sevgiye dönüşür ve bu sevgi bir ömür boyu bile sürebilir.

Neden bazıları aşık olmakta güçlük çekiyor?

Bir insan aşık olmakta zorlanıyorsa bunun farklı sebepleri olabilir. En klasik sebep, kişinin daha önce yaşadığı ilişkilerden kaynaklanan güvensizliği ve karşı cins hakkındaki olumsuz yargılarıdır. Bunun dışında bir de aşkı her yönüyle yaşayamayanlara, daha doğrusu yaşamaktan keyif almayı beceremeyenlere rastlanır. Bunlara "aşka kabiliyeti olmayanlar" diyebiliriz. Ne kendileri o sihirli sinyalleri gönderebilirler, ne de gönderilenleri alabilirler. Bir de aşkın beraberinde getirdiği zorluklardan kaçan ve kişisel mahremiyetinin azalmasından korkanlar vardır. Kendi kendilerine yeten bu insanlar daha seçici davranırlar ve bulundukları herhangi bir ortamda aşk arayışına girmezler. Yani olaya mantık yönünden bakmayı tercih ederler. 
***********************************
Flört Etmeyi Biliyor Musunuz

Asansörde hoş bir adamın size baktığını hissettiniz. Siz de bu yakışıklıya bakar mısınız yoksa gözlerinizi kaçırarak aynadaki yansımanızı izlemeye mi başlarsınız? Böyle bir durumda karşınızdaki kişiyle flört etmeye başlamanız an meselesi. Önemli olan doğru hareketleri uygulamak.İşte flört etmenin incelikleri... Gülümseyin Barda ya da markette, nerede karşılaşırsanız karşılaşın karşınızdaki yakışıklıyı etkilemenin en iyi yolu ona gülümsemektir. ‘The Art of Kissing’ adlı kitabın yazarı Michael Christian konuyla ilgili bakın neler söylüyor:
"Karşınızdaki adamı etkilemenin en iyi yollarından biri ona gülümsemektir.Ona gülümserken direk olarak gözlerinin içine bakın. Karşılıklı gülümsemek aranızda kurulan ilk iletişim şeklidir. Bu işareti aldıktan sonra ona bulunduğunuz mekânla alakalı bir soru sorabilir ve bir sohbet başlatabilirsiniz."

Onu güldürün

Onunla flört etmeye başlarken dikkat etmeniz gereken en önemli konulardan biri ona esprili yanınızı göstermektir. Christian erkeklerin komik kızlardan çok hoşlandığının altını çizerek şunları söylüyor: ‘Erkekler espritüel ve kendine güvenen kadınları sever. Onu gülümsetecek tek bir cümle karşınızdaki yakışıklının ilgisini çekecektir. Söylediğiniz komik şeyler aranızdaki buzları kıracaktır. Yaptığınız espriden sonra sizinle konuşmaya başladıysa o zaman daha ciddi konulardan bahsetmeye başlayın’.

Ona takılın

Erkekler kendilerini ti’ye alan kadınlara bayılır. Bir barda ilginizi çeken adama o ‘ilginç’ dans figürlerini nereden öğrendiğini ya da flört etmek istediğiniz iş arkadaşınıza taktığı o komik kravatla çizgi film kahramanlarına benzediğini söyleyin. Christian bu konuyla ilgili şunları söylüyor: ‘Hoşlandığınız adam yakışıklıysa muhtemelen etrafındaki herkesten övgü dolu sözler duyuyordur. Siz ona ait bir şeyle dalga geçerek fark yaratabilirsiniz’.
**********************************

Ben Nerede Yanliş Yaptim?

İşte, ilişkileri çıkmaza sokan ve doğru olmayan inanışlar:

* YANLIŞ: Eski partnerinize karşı güçlü hisleriniz varsa, yeni birine aşık olamazsınız.
İnsanlar yaşamları boyunca birden fazla kişiye aşık olabilir. Eski partnerinize karşı hala güçlü hisler besliyorsanız, bu sizin kabahatiniz değil. Bu belki de yeni sevgilinizde bulamadığınız bir takım özelliklerle ilgilidir. Bu sizin yeni birine aşık olamayacağınızı göstermez.

* YANLIŞ: Doğru insanla karşılaşınca bunu kesinlikle anlarsınız.
Bir partiye katılırsınız ve salonun öbür ucunda ayakta duran ve gözlerinizin içine bakan kişiyle birbiriniz için yaratıldığınızı düşünürsünüz. Peki ya buna inanıp sonradan yanıldığını görenler? Tanıştığınız birinin sizin ruh ikiziniz olduğunu düşünüp de hemen harekete geçmeyin, yanılma ihtimaliniz çok yüksektir çünkü.

* YANLIŞ: Evlenmeden önce birlikte yaşamak, aranızdaki bağı sağlamlaştırır.
Çiftlerin yüzde 50 si evlilik öncesi birlikte yaşıyor. Fakat bu, boşanma oranını düşürmüyor. Hatta araştırmalar, evlenmeden önce aynı evi paylaşanların boşanma oranlarının daha yüksek olduğunu gösteriyor.

* YANLIŞ: İdeal erkeğiniz birçok açıdan size benzer.
Evlilik uzmanları, etnik, dini ve başka benzerliklerin, uzun süreli ilişkilerin anahtarı olduğunu söyleseler de, bu gerçek değil. Bir ilişkinin süresi, ortak amaçlar ve birbirini tamamlayan karakterlerin buluşmasından geçiyor.

* YANLIŞ: Eş seçerken gözü doymuş birini bulmak daha doğrudur.
Kadınlar, hayatlarına giren erkeklerin kendilerinden önceki yaşamlarını dolu dolu yaşamalarının avantaj olduğunu düşünürler. Bundan emin olmayın, unutulmaması gereken bir nokta var ki, huylu huyundan vazgeçmez...
* YANLIŞ: Kıskançlık, onun size değer verdiğinin en temel göstergesidir.
Kıskançlık, sevmek ve sahiplenmekten değil, kaybetme korkusu ve güven eksikliğinden kaynaklanır.

* YANLIŞ: İlişkinin başında kötü olan seks yaşamı zamanla harika olur.
Bir ilişkinin başlangıcının en tutkulu dönemi olduğu düşünülürse ve bu dönemde seks kötü gidiyorsa, ilişkinin devamında aynı kalması muhtemeldir.
 
*********************************************************
Eyeliner In Püf Noktalari
Eyeliner ve göz kalemi kullanmadan önce bilmeniz gereken en önemli şey, her iki malzemenin de mümkün olduğunca ince çizgilerle çizilmesinin gözü daha güzel göstereceğidir.Siyah göz kalemi, siyah saçlı, esmer tenli bayanlar için çok uygundur. Esmerler dışındaki bayanlarda bu renkte bir göz kalemi ve eyeliner çok koyu sayılabilir.
Beyaz tenli kadınlar yumuşak kahverengi ya da gri tonlarını tercih etmelidirler. Gece ise, göze sürülen fara uyan renkli bir kalem tercih edilmelidir.Eyeliner ı çok ince uçlu bir fırçayla sürmek güzel bir görüntü oluşturacaktır. Eğer eyeliner sürmeyi bir türlü beceremiyorsanız işte size bir öneri.Mümkün olduğunca aşağıya doğru bakın ve elinizle gerdiğiniz üst gözkapağınızdaki kirpiklerin dibine mümkün olduğunca yakın bir çizgi çekin.Bu çizgi göz kuyruğunda sona ermeli, dışa doğru uzamamalıdır. Alt gözkapağına kesin bir çizgi çizmek istemiyorsanız, buraya eyeliner la yanyana noktalar yapın veya eğrilemesine kısa kısa çizgiler çizin.Bazen gözün üst kapağındaki kirpiklerin altına çizgi çizilmesi de hoş bir görünüm kazandırır. Bunun da yine ince ve düzgün olmasına dikkat edin.
 
****************************************************************
Botoks Deyip Geçmeyin..

Botoks deyip geçmeyin
Medyada kendine sağlam bir yer edinmek için kahraman, mükemmel bir sporcu ya da film yıldızı olmaya gerek yok. Birçok kişiyi hedef alan bir soruna çözüm olacağını iddia etmek de ünlü olmak için yeterli. Antidepresan özelliğiyle gönüllerimizi fetheden Prozac ve ereksiyon sorununa çözüm getirdiği iddiasıyla erkeklere kaybettikleri iktidarlarını geri veren Viagra, medyanın yarattığı yıldızlardan sadece ikisi. İlaç dünyasının yeni starı ise botoks...

Kırışıklıklarla savaşta özellikle kozmetik alanında hepimize gençlik vaat ediyor. Hatta vaat etmekten öte, geçmiş yıllarda edinilen tecrübeler ışığında istenmeyen yaşlılık belirtilerini ortadan kaldırıyor. Sonsuz gençliğin arandığı son yıllarda bilim adamlarının üzerine en çok oynadığı tekniklerden biri haline gelmiş durumda. Doktorlar bir zehir olarak bilinen botoksun bilinçli ellerde olduğu sürece hiçbir yan etkisi bulunmadığı konusunda hemfikir. Çünkü tam 20 yıldır kullanılıyor, üstelik estetikteki kullanımından daha fazla dozlarda. Kas hastalıklarında, göz sorunlarında, aşırı terleme şikayetlerinde, MS (multipler sklerose) hatta anal problemlerde botoksun olumlu etkileri biliniyor. Yeni olan botoksun kozmetik alanındaki kullanımı.

Doktorlar gerçekçi açıklamalar yapmalı

Araştırmalar botoksun kırışıklıklar üzerindeki etkisini açıkça ortaya koyuyor. Bu protein, çok minimal dozlarda cilt altına enjekte edildiğinde ince kırışıklıkları yok ediyor. Özellikle alın bölgesindeki etkisi oldukça başarılı, ağız çevresinde botoks kullanımı biraz daha zor. Doz aşımı ise geçici olarak yüzde simetri bozukluğuna ya da göz kapaklarında düşmeye neden olabiliyor. Yanlış uygulama sonunda bazen görme bozuklukları ve yutkunma zorlukları ortaya çıkabiliyor. Tabii yine geçici olarak... Amerikan Sağlık Örgütü ‘Food and Drug Administration’ (FDA) birkaç yıl önce kozmetik alanında botoks uygulamasına onay verdi. Bu alandaki hedef grup tıp alanından çok daha büyük olduğu için bu onay aynı zamanda kendi içinde ekonomik bir potansiyel barındırıyor. Ve botoks, Viagra’dan sonra dünyada en fazla tanınan ilaç olma yolunda zirveyi zorluyor. Geçici bir heves mi, bir hayalin gerçeğe dönüşmesi mi? Her konuda olduğu gibi botoks uygulamasında zaman zaman tartışmalar yaşanıyor. Tabii ki, botoks kimilerinin sonsuz gençlik hayallerini gerçeğe dönüştürürken kimilerine de para kazandırıyor. Önemli olan doktorların hastalarına uygulamanın riskleri ve yan etkileri konusunda yeterince açıklama yapmaları.

Botoks nedir ne değildir?

Botoks, zaman içinde yüzde oluşan kırışıklıkları, çizgileri azaltan, basit cerrahi olmayan bir müdahaledir. Birkaç dakikalık bir uygulama ile kırışıklıklara yol açan kasları 4 aya kadar gevşetir.

Botoks, sizi baştan yaratacak bir mucize değil, bir ilaçtır. Sadece uygulandığı bölgede etkilidir.

Botoks, 18-65 yaş aralığındaki herkes için uygundur.

Botoks, konusunda uzman doktorlar tarafından uygulanmalıdır.

Botoks, bilinçli ve tecrübeli ellerce uygulandığı sürece yan etkisi çok azdır. Nadiren baş ağrısı veya yanlış yere uygulanması sonucu geçici göz kapağı düşüklüğü görülebilir. Enjeksiyon alanında ise nadiren kızarıklık görülebilir.

Botoks uygulaması sırasında çok az ve kısa süreli batma hissi duyulur.

Botoks uygulamasında uzun süre kullanım sonucu bile kaslarda herhangi bir yan etki bildirilmemiştir. Botoks doğru uygulanmışsa, mimik kaybı yaşanmaz.

Tercih sizin

Kadınların yeni kahramanı haline gelen ve kremlerin tahtını zorlayan botoks, etkisini iki gün içinde gösteriyor. Birkaç ay boyunca ciltte kalıcılığını sürdürüyor ve bir yıl boyunca düzenli olarak uygulanması gerekiyor. Botoksu reddedenler estetik cerrahiye de güvensizlik yüklemiş oluyor. Çünkü bir göğüs büyütme/küçültme ya da yağ aldırma operasyonu için ödenen meblalar azımsanmayacak kadar fazla üstelik komplikasyon riskleri de bulunuyor. Bu durumda kırışıklıklarıyla barışık bir hayat sürdürmek ya da teknolojik nimetlerden faydalanmak kişinin seçimine kalıyor.

Botoks partileri bile var

Çok uzaklardan, okyanusların ötesinden ABD’den ülkemize kadar gelen yeni bir moda bugün estetik dünyasının gündemine bomba gibi düşüyor... Artık moda, ‘Botoks partileri!’ Bunun için ihtiyacınız olan bir ev, temiz bir oda ve işinin uzmanı bir estetik uzmanı. Siz çayları koyun, ortamı hazırlayın sohbete başlayın. O sırada bir arkadaşınız dudak çevresi kırışıklıklarından veya iki kaş arası derin çizgilerden kurtuluyor olacak. Ne de olsa ortada çığlıklar, gözyaşları yok.

Sadece tıbbi ortamlarda, özellikle de estetik kliniklerinde uygulanan botoks’un ev partileri ortamına taşınması aslında çok da yasal değil. Bu nedenle, bunun en azından sizin için kabul edilir olmasına dikkat edin. Tabii ki öncelikle doğru maddenin deneyimli bir uzman tarafından kullanılmasına ihtiyaç var. Hijyenik ortamın sağlanması çok önemli. Son zamanlarda ülkemizde de botoks partilerine ilgi büyük. Özellikle akşamüstü çaylarında bir araya gelen kadınların tek bir hedefi var. Ne şekilde olursa olsun, her zaman genç, taze ve kusursuz görünebilmek. Üstelik bunu yaparken kimse kimseden çekinmiyor, herkes arkadaşının yanında botoksunu yaptırabiliyor. 
***************************************************************

3 Dakikada 10 Yaş Gençleşin
Hanımlar müjde! Daha güzel ve çekici görünmek için artık ameliyat, iğne gibi yan etkileri olan uygulamaları yaptırmanıza gerek yok. Kendinize günde sadece 3 dakika ayırarak sizi rahatsız eden kırışıklıklardan kurtulmanız mümkün...ütüleyin lan. Üstelik, acısız.

Günümüzde daha bakımlı görünmek kadın -erkek herkesin ortak amacı haline geldi. Bakımlı bir görünüm sadece kişinin kendini iyi hissetmesini sağlamıyor, aynı zamanda sosyal ilişkilerde de önemli rol oynuyor. Durum böyle iken, birçok insan daha bakımlı görünebilmek için ameliyat, çeşitli güzellik kremleri, botoks gibi, aslında az da olsa yan etkileri olan uygulamalara yöneliyor. Siz de çekici bir görünüme sahip olmak istiyor fakat, küçük iğnelerin vücudunuza batmasını göze alamıyorsanız, üzülmeyin. Çünkü acı ve ağrı yapmayan bir cihaz var artık...

30 GÜNDE SONUÇ
Yaşlanmanın belirtisi kırışıklıklara çözüm olarak düşünülen ameliyat, iğne, krem gibi yan etkileri olan uygulamalara son veren cihaz artık Türkiye de. İngiliz Doktor Gordon Dougal ın uzun çalışmalar sonucu icat ettiği Restorelite cihazı ile günde sadece 3 dakikanızı ayırarak, zamanın yüzünüzde yarattığı izlerden kurtulabilirsiniz. Yapacağınız tek şey, uygulama yapacağınız bölgeye cihazı sadece 3 dakika tutmak. Bu şekilde cilt tipinize göre, 4 ile 6 hafta arasında gözle görülür sonuçlar almak mümkün.

GÖZ KAPAKLARINA DA ETKİLİ
Yüzyılın icadı olarak değerlendirilen Restorelite cihazın en önemli özelliklerinden biri de göz kapaklarındaki kırışıklırlar için uygulanabilir olması. Göz üst kapağındaki kırışıklıkları önemli ölçüde azaltıyor. Ciltte kas ve doku formunu iyileştiriyor. Cildi ve üst dokuları 10 yıla kadar gençleştirerek, yaşlanmayı tersine döndürüyor. Üstelik, derinin altına zerk edilen veya cilde sürülen diğer ürünler gibi kas hareketlerini engellemeyerek yüz ifadelerinde bozukluk yaratmıyor. Bu faydaları sağlamak için kişinin hastane veya muayenehaneye gitmesi gerekmiyor. Uzun saatler ya da günler boyunca ağrı ya da acı çekmesi gerekmiyor. Restorelite cihazı ile evinizde 3 ile 30 dakika arasında bir ışın tedavisi yapmanız yeterli oluyor.

KANSERDEN KORUYOR
Cihazın mucidi Dr. Gordon Dougal, Restorelite nin cilt kanserinden koruyucu etkisini şöyle anlatıyor: “Cilt kanserlerinin ana sebepleri arasında hava kirliliği, nikotin ve güneşin zararlı ultraviyole ışınları geliyor. Cihaz, yüzdeki hücrelerin yenilenmesine yardımcı olarak risk faktörlerinin etkisini azaltıyor. Cildi zararlı ultraviyole ışınlarından da koruyor. Bu yüzden cihazı 20 yaşından itibaren kullanmaya başlayabilirsiniz.”

BOTOKSTAN ÇOK FARKLI
Yapılan araştırmalar botoks uygulamalarında kullanılan botolinium toksinin yüz ifadelerinde değişikliğe sebep olduğunu gösteriyor. Botolinium toksini, özellikle enjekte edildiği burun çevresindeki kasları felç ediyor. Ayrıca şimdiye kadar yapılan uygulamalarda yara izi, şişkinlikler, kızarmalar ve alerji gibi yan etkileri ortaya çıkabiliyor. Restoralite cihazı ise, iğnesiz, yan etkisiz, kolay çözümler sunuyor. 2 sene garantisi ve ortalama 7 sene ömrü olan ürün diğerlerine göre oldukça ekonomik.

***************************************************************
Doğru Makyajın Kuralları
Makyaj yapmayı bir türlü beceremeyenlerdenseniz bazı ipuçlarını kaçırıyorsunuz demektir. Öyleyse yazımızı okuyun ve birkaç yardımcı püf noktası ile bu işin üstesinden gelin.
  Öncelikle cildinizi size uygun temizleyici ile temizledikten sonra, cildinizi bir miktar yine cildinize uygun bir krem ile nemlendirin.
  Cilt tipinize ve renginize uygun bir fondöteni bütün yüzünüze ve çenenizin altına doğru düzgünce yayın. Fondöteni ince bir tabaka halinde sürmeye özen gösterin, bu şekilde daha iyi sonuç elde edeceksiniz.
  Cildinizdeki kusurları bir kapatıcının yardımıyla gizleyin. Bunun için cilt lekelerine veya sivilce gibi yerlere bir miktar kapatıcı sürmeniz yeterli. Gözlerinize farı sürerken önce tüm göz kapağına bir aplikatör yardımıyla farı sürün. İstediğiniz kısımlarda rengi azaltın, artırın.
  Göze gölge yapmak istiyorsanız bunu bir göz kalemi ile yapabilirsiniz. Uygulayacağınız ton, göz farından daha koyu olmalıdır.
  Yaptığınız bu ç
"AYAZDA BİR YÜREK"  
 
manşetler


Myspace
    LayoutsGet your layout at Myspace Layouts

İsraili boykot
 
ANKET  
 
 
"KADIN"  
  Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde isinmak içindir.
Kimi der ki kadın
Yeşil bir harman yerinde
Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir.
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran
Kimi der ki çocuk doğuran.
Ne o,ne bu,ne döşek, ne köçek,ne ayal,ne vebal.
O benim kollarım,ayaklarım,başımdır.
Yavrum,annem,karım,kızkardeşim.hayat arkadaşımdır...

Nazım HİKMET
 
"BENDEKİ KANTAR"  
  El uzattım Uzaklaştınız. Ne sordumsa, Kuşkuyla yaklaştınız. Bir tek lokma istedim, Kılı kırk yardınız. Elimi kolumu bağladınız. Ve ne verdiyseniz, Bile bile aldım çaresiz. Biliyordum çünkü, Bozuktu bütün tartılarınız. Gelin bakın isterseniz. Bendeki kantarda, Hepside eksik... Fuat DUYMAZ
 
Seni Ben Yüreğimle Yaptım Kadınım  
  Ben seni,kendi ellerimle yaptım kadınım.
Su Toprak Ve ateşten...
Yüzünü yaptım Kendi yüzümü yapıştırdım...
Ay parçası Güneş yanığı yüzümü...
İki tane göz koydum Kara kara,zeytin tanesi
Kendi içine ağlayan Dışına gülen...
Kıvrımlarında güller açan, Kırmızı dudak kondurdum... Dolgun Öpülesi Zaman zaman öpmeli...
Sonra akıl doldurdum içine Düşünülesi Düşünselli insaları İllada çocukları... illada çocukları...
Ayak yaptım,kol El yaptım öpülesi Yardım sever Sıcacık... Karadenizde,takada, Elleri üşüyen çocukları ısıtan, elleri...Düş kondurdum Sonra akıl uçlarına...
Kaktüsü bol alan bozkırlar...
Kıl çadırda büyüyen sevdalı kızın düşlerini Okuyan,kalem tutan Seven,ölümüne seven Ayrılan,ölümüne ayrılan... sevdalı düşleri... Pamuk işçilerinin yanık alınlarını Pamuk kokan ağızlarını çocukların...
Egede, tütün işçilerinin tedirginliğinin, çırpınmasını Doğuda, koyun'unu kurda kaptıran, çobanın korku dolu düşünü koydum... Ve sona sakladım en güzelini Olmazsa olmazı... Bir çift yürek koydum içine İçi insan İçi umut kırpıntısı Hüzünlü Ve hep ezik... İşte kadınım...
Ben yüreğimle oynadım,Yüreğim seninle...
Kusuruma da bakma Seni ben kanayan yüreğimle yarattım... Ondandır ağlamaların, On-dan-dır bu ezikliğin Bu, tarumar halin... --------------Seni Ben...



Bahtiyar Arslan

 
Bugün 5 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol