"TUZ " ŞİMDİ BANA, HANİ NERDE YARALARIN DEMEYİN. HANGİ YARAM NEREMDE BİLEMİYORUM. AMA SİZ, İLLEDE BİLMEK İSTİYORSANIZ, O ZAMAN ALINDA, ÜSTÜME,BİR TUTAM TUZ EKLEYİN...
 
KAYİPYANLARİMİZ
"GÜL CEYHAN"  
  ANA SAYFA
  E-DEVLET LİNKLERİ
  HABER SAYFASI
  RADYO VE TV
  GÜZEL YAZILAR
  => YAZILARIM
  KADIN HABER
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  CHAT SAYFASI
  FIKRA SERVİSİ
  ŞİİR
  Anket
  Galeri
  MP3 PLAYER
  istatistikler
  FORUM
GÜZEL YAZILAR

İlginç-Anne-Bebek resmi resimleri

Seninle Olmanın En Güzel Yanı
Kategori: Ask
 Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
 Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.
 Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
 ''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.
 Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
 Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...
 Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
 Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
 Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
 Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekânlarda aynı yiyecekleri yemek.
 Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
 Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.
 Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
 Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.
 Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
 Nereden bileceksin?
 Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken. Kıskanmazdım.
 Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda sarhoş olmazdım.
 Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... Ve her kulaçta haykırırdım seni..
 Ama sen hiç benimle olmadın ki...
YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN...
 Can YÜCEL


 Aşk Üstüne

Kategori: Ask ,

 

 Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

 Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.

 Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.

 Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....

 Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

 Hayatı ıskalamaya lüksün yok senin.....

 Nazım HİKMET


"Hayat Anladığın Gerçekler Kadardır Aslında…"

Demek ki bu yüzden yalnız ölürmüş savaşçılar kuru kalabalıklarda. Bu yüzden yalnızlığına terk edilirmiş  gerçekler. Çünkü uyanmak istemeyen kalabalıkların kâbusudur gecenin sessizliğinde ötenler. Belki ileri giden bir varlıktır bu dengesizlik içinde denge arayanlar. Bu yüzden işte terk edilir gerçekleri gösterenler.

Çıkarsın sahneye ifade etmek için ifade edilmesi beklenenleri, yetmezsin. Yavaşça süzülürsün beklentiler denizinden. Bürünürsün kendi benliğine, beğenilmezsin. Çünkü karşısında durduğun kalabalık sadece bir kalabalıktır, anlamsızdır. Aralarında beslendiğin nehirler vardır, coşkulu ve sessiz.

Aralarında yoldaşın vardır, hakiki ve saklı. Bilirsin değerini, bu kalabalığın içinde saklı. Düşünürsün onlar neden saklı? Yenilmiş midir bu kalabalığa? Yoksa anlamış mıdır anlamsızlığı? Onun için mi saklanmıştır kendi kabuğuna? Bulamazsın…

Çünkü sen aradığını bulmak için çıkmışsındır yola ve bulmadan dönmeyeceksindir eve. Belki
kabuğunda yaşamak yetecektir de sana. Bilemezsin…Bildiğin bir şey vardır senin, “ bildiklerin seni, bilmediklerin bildiklerini güldürür.”. Yine de sitem etmek istersin bu anlamsız kalabalıklara, kabuğunda saklı kalanlara.

Sonra bir şey olur…

Bir sabah kalkarsın düşlerinden, uyanırsın gerçeklerine. Bakarsın etrafına, seni saran bu
anlamsızlıklar kalabalığına. Anlarsın…Hiçbir savaşın hiçbir kalabalık için yapılmadığını. Her savaşın kendin için yapıldığını ve hayatın kalabalıklar arasındaki anlamsızlığını…

Sende çekilirsin kabuğuna. Artık sesinin önemi kalmamıştır senin için, kalabalıklarda yankılanan. Ve önemi kalmamıştır kalabalıkların, gerçeklerini paylaşmayan. Sessizce süzülürsün sessizliğine, beslendiğin nehirler gibi, yürüdüğün yollardaki yoldaşlar gibi. Unutulursun kendi savaşında…

Artık ardında kalan sadece anlamsız bir kalabalıktır işte, kendi gürültüsünde kendine oynayan.

Ve dersin kendi kendine ;

"Hayat anladığın gerçekler kadardır aslında…"

Alıntı.....


HAYAT ?...ZAMAN ?..İNSAN?
        Zamanın birinde yaşadıkları memleketi terk eden birkaç tane genç varmış,ülkelerindeki yönetimi benimsemeyerek çareyi orayı terk etmekte bulan gençler bir mağaraya sığınmışlar.Bunca yorgunluğun veya zorlu yolculuğun vermiş olduğu cefadan olsa gerek derin bir uykuya dalmışlar.Aradan yıllar,asırlar geçmiş olmasına rağmen tekrar hayata gözlerini açarak yeniden hayata merhaba demişler:Aralarından söyleşerek bu sırın muhasebesini yapmaya başlamışlar ve birbirileriyle konuşarak hemfikirce geçen zamanın analizi yaparlarken şu kanıya vamışlar: Herhalde biz sadece bir gün uyuduk ve normal bir şekilde uyanarak güne merhaba demekten kendilerini alamamışlar.Oysa 300 yıla yakın bir uykunun geçtiğini çok sonraları anlamışlar derken, bu sırrı ve muhtevasını tüm gerçeğiyle zamanın insanlarına tüm çıplaklığıyla göstermişlerdir.
 
 
**
*
        Hayat ne geçmiştir ;ne de gelecek;hayat içinde yaşadığımız andır.Dünler tarihe karışmış bir yapraksa;bugünler yaşanacak bir fırsattır.Yarınlar da bir umut ,değil mi?..
 
 
        Hayatta umduğunu bulamayanlar ya sevenlerini bulamamışlar ya da sevdiklerini… Siz aynanın karşısına geçip kendinizi bir kez de olsa seyre de durdunuz mu?...Ya da yaşadıklarınızı hayat albümüne yerleştirdiniz mi?...
 
 
        Zamanın bir saat döngüsü gibi işlediğini hiç düşündünüz mü?...Ağır ağır;aksak aksak yol katedip yine de tüm donukluğuyla karşınıza boy gösterdiğini seyre de durdunuz mu?... On,yirmi,altmış sene de geçse geriye baktığınız da determinizmin tüm izafiliği size neyi çağrıştırdığını tefekküre daldınız mı?...Velhasılı sevinçlerinizi,mutluluklarınız halen hayat albümünüz de yerini alıyor mu dersiniz?...
 
 
        Şairin dediği gibi “Ben gurbette değilim gurbet benim içimde’’düsturunu düşünüyor musunuz?...Kalbi bir güneşe-aynaya-;bedendeki izleri,kırışıklıkları tüm siluetleri zamana benzetirseniz nasıl bir sonuç çıkar diye düşünürseniz merhum Gazali’nin ağzıyla derim ki; “Kendini tanıyan çözen-,alemi-hayatı- tanır’’Diye cevap verebilirim.Yani makro alemden mikro aleme veya makro alemden mikro aleme;bir pencereden başka pencereye ardı sıra seyir izleyen dalgalar misali birbirini tamamlayan,birbirinin bütünleyicisi niteliğindeki sırlar dünyası karşımıza çıkar.Bu bilmecenin esrarını,çekirdeğini görüyor musunuz?...En büyük görünen pencere mi daha büyük yoksa en küçük görünen pencere mi daha büyük,ne dersiniz?...
 
 
        Yani marifet su mu yoksa suyu örten küpük mü?...“Su buharlaşıp uçsa da yağ tencere de kalır;köpük akıp gitse de öz kaynadığı kaptan ayrılmaz’’
“İnsan vardır zamanı kendi hesabına yontar,insan da vardır bir ömür boyu zaman onu yontar’’

Medeni sönmez
Sınıf Öğretmeni
Kayapınar İ.Ö.O Gercüş/Batman

 

"AYAZDA BİR YÜREK"  
 
manşetler


Myspace
    LayoutsGet your layout at Myspace Layouts

İsraili boykot
 
ANKET  
 
 
"KADIN"  
  Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde isinmak içindir.
Kimi der ki kadın
Yeşil bir harman yerinde
Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir.
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran
Kimi der ki çocuk doğuran.
Ne o,ne bu,ne döşek, ne köçek,ne ayal,ne vebal.
O benim kollarım,ayaklarım,başımdır.
Yavrum,annem,karım,kızkardeşim.hayat arkadaşımdır...

Nazım HİKMET
 
"BENDEKİ KANTAR"  
  El uzattım Uzaklaştınız. Ne sordumsa, Kuşkuyla yaklaştınız. Bir tek lokma istedim, Kılı kırk yardınız. Elimi kolumu bağladınız. Ve ne verdiyseniz, Bile bile aldım çaresiz. Biliyordum çünkü, Bozuktu bütün tartılarınız. Gelin bakın isterseniz. Bendeki kantarda, Hepside eksik... Fuat DUYMAZ
 
Seni Ben Yüreğimle Yaptım Kadınım  
  Ben seni,kendi ellerimle yaptım kadınım.
Su Toprak Ve ateşten...
Yüzünü yaptım Kendi yüzümü yapıştırdım...
Ay parçası Güneş yanığı yüzümü...
İki tane göz koydum Kara kara,zeytin tanesi
Kendi içine ağlayan Dışına gülen...
Kıvrımlarında güller açan, Kırmızı dudak kondurdum... Dolgun Öpülesi Zaman zaman öpmeli...
Sonra akıl doldurdum içine Düşünülesi Düşünselli insaları İllada çocukları... illada çocukları...
Ayak yaptım,kol El yaptım öpülesi Yardım sever Sıcacık... Karadenizde,takada, Elleri üşüyen çocukları ısıtan, elleri...Düş kondurdum Sonra akıl uçlarına...
Kaktüsü bol alan bozkırlar...
Kıl çadırda büyüyen sevdalı kızın düşlerini Okuyan,kalem tutan Seven,ölümüne seven Ayrılan,ölümüne ayrılan... sevdalı düşleri... Pamuk işçilerinin yanık alınlarını Pamuk kokan ağızlarını çocukların...
Egede, tütün işçilerinin tedirginliğinin, çırpınmasını Doğuda, koyun'unu kurda kaptıran, çobanın korku dolu düşünü koydum... Ve sona sakladım en güzelini Olmazsa olmazı... Bir çift yürek koydum içine İçi insan İçi umut kırpıntısı Hüzünlü Ve hep ezik... İşte kadınım...
Ben yüreğimle oynadım,Yüreğim seninle...
Kusuruma da bakma Seni ben kanayan yüreğimle yarattım... Ondandır ağlamaların, On-dan-dır bu ezikliğin Bu, tarumar halin... --------------Seni Ben...



Bahtiyar Arslan

 
Bugün 7 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol